22 Haziran 2014 Pazar

'inanılabilecek olan şey' vs. 'düşünülmesi gerekecek olan şey'


Pascal  Acot 'un "Bilim Tarihi" kitabında yer verdiği,Fransız düşünür Gaston Bachelard'ın bir sözü kafamı saatlerdir kurcalıyor ve şimdi sanırım biraz buna değineceğim, Öncelikle söz şu;

"Gerçek hiçbir zaman 'inanılabilecek olan şey' değil, her zaman 'düşünülmesi gerekecek olan' şeydir."

Bunun üzerine biraz tartışalım, ilkin şunu belirtmeliyim ki, diğer blogumu okuyanlar -gerçek- konusuna ne kadar takıntılı olduğumu ve bu konuda çok fazla şey düşündüğümü ve bu kadar düşünmeme ( hatta bazen uykularımı bile kaçırmasına) rağmen bu konudaki -hakikati bulma- ve -yeni birşeyler öğrenme- açlığımı gideremediğimi iyi bilirler.Çünkü öyle bir durum söz konusu olsaydı şu an bunun üzerine tekrar birşeyler yazma gereği duymazdım diye düşünüyorum. Evet millet, düşünmeye başlayalım ve bilelim ki bugün şu an burada yazacaklarım,bizi hiçbir yere ulaştıramadığı gibi sorunsalı daha da derine götürebilir,içinden çıkılmayacak bir vaziyete sokabilir, ama pozitif düşünmek gerekirse de,belki de bize hayatla ilgili çeşitli yeni ve -umut vaad eden- çözümler de sunabilir. Bu yüzden şu an fikir selimde benimle aynı akıntıya kapılmanızı istiyorum. ...Gerçeğe inanmak..

"Gerçeğe inanmak" dışarıdan ne kadar da basit görünüyor değil mi? "Bunda ne var ki?!" diyebiliriz, gerçek olana inanılır zaten.. Ama İnanç kelimesi devreye girdiğinde aslında işler biraz da değişiyor. Burada kastım tabiiki dini, sosyolojik,politik vb akım ve görüşlere olan inanç değil bir kere bunu baştan belirtmekte fayda var. Bunları da dışarıda tutuyorsak inançtan kastımız ne o zaman? Burada biraz daha özel anlamıyla kullanılan inanmaktan bahsedersek daha açık olur sanki... İnanmak nedir? Birşeyin varlığını kabul etmek mi? Onu bilimsel disiplinlerin de yaptığı gibi gözlem ve deneylere dayandırarak algılarımızdaki yerinin temelini sağlamlaştırmak mı? Biz neden inanırız?, daha da spesifik bir yaklaşımla sormamız gerekirse "gerçeğe inanmak" doğru mudur? Yoksa her zaman şüphe mi hakim olmalıdır zihinlerimize? Duygular söz konusu olduğunda algılar biraz da gerçeklikten uzaklaşır nitelikte olduğu için "inanmak" kelimesi semantik olarak duygularla daha iyi bir uyum içerisinde gibi durmuyor mu?. Yoksa inanmak, önkoşullanmalarımızın karşılığını bulmuş şekli midir? Yani beklentilerimiz buluntularımızla örtüştüğünde mi inanırız? Bu soruların cevabını dürüstçe kendimize -kendimizi vererek- vermeliyiz ki anlamlı ve -gerçekçi- bir sonuca ulaşabilelim. Bachelard, "Gerçek hiçbir zaman 'inanılabilecek olan şey' değil" derken neyi kastediyor du peki? Olaya bir de bu açıdan bakmak bizi hem konunun bütünlüğüne daha da yaklaştıracak hem de aradığımız cevabı bulmamızda bize bir o kadar yardımcı olacak. Gerçeğe inanmayarak gerçeğin varlığını reddetmiş olmaz mıyız? Kuşkusuz ki bu söz gerçeği bütünüyle reddetmiş veya reddedecek olmamız gerektiğini belirtmek için söylenmemiş,aksine ondan şüphe duyarak dogmatik eğilimlerimizin üstesinden gelebilmemizde ve yeni bakış açıları üreterek epistemolojik yaklaşımlarımızı çeşitlendirebilmemiz konusunda düşünmeye sevk etme amaçlı söylenmiş. Bununla ilgili bir sorun yok, ne varki "gerçek 'inanılabilecek olan şey' değil" sözü bu bağlamda fazla iddialı durmuyor mu? Durum böyle olsaydı "ondan(yani -gerçek-ten) şüphe etmeliyiz!" demekle yetinmezmiydi Fransız düşünür? Neyi kastetmiş olabilir acaba. Hala daha üzerinde düşünüyorsam şu an, demekki doğru yoldayım. :) Bunu düşünürken aklıma şu da gelmiyor değil, Düşünür, acaba daha önce gerçeklik algısını ya da gerçek olarak bildiği/varsaydığı/öngördüğü şeyleri kaybederek bunlardan bir ders mi çıkardı? Yani bir bakıma bize "en gerçek olduğunu bildiğinizden bile şüphe edinki doğruya daha çok yaklaşasınız" gibi bir yarı-bilinçaltısal, yarı-doğrudan bir mesaj mı saklı bu sözde? Aslında sözün devamına bakacak olursak pandoranın kutusunun biraz daha aralandığını görüyoruz.Sis perdesi yavaş yavaş kalkıyor gibi..Gerçek "her zaman 'düşünülmesi gerekecek olan' şeydir." Gerçeğin üzerine düşünmek yani şimdi de kastımız.. Biraz da bunu inceleyelim, belki de burada bişeyler bulacağız sorularımızla ilgili..

Gerçek, "her zaman 'düşünülmesi gerekecek olan' şeydir." Buradan hiçbir zaman gerçeğe ulaşamayız gibi bir sonuç çıkmıyor mu? O halde madem üzerinde sürekli düşünecek isek,(yani benim anladığım kadarıyla şüphe etmeyi onu bulduğumuz zaman bile sürdürecek isek) biz gerçekten -gerçeğe- nasıl ulaşabileceğiz, ya da ulaştığımızın gerçek olduğunu nasıl bileceğiz? Bu paradoksal bir yaklaşım değil mi? Ayrıca -Gerçek- "her zaman 'düşünülmesi gerekecek olan' şeydir." derken, şu an bulduğun bir -gerçeği- üzerinde çok ta zaman kaybetmeden geride bırakarak ama yine bu gerçekten hareketle daha ileri gitmemiz mi önerilmiş? Bu da ayrı bir soru işareti tabiiki.Zeki insanlar ince sözler söylerler ve bu sözler,-zaman zaman- kelimelerindeki harf sayısından bile daha çok sayıda birbirinden farklı anlam da taşıyabilir., benim düşüncem de bu yönde..Ve aslında kafamızı kurcalıyorsa ve bizi derin düşünmeye sevk ediyorsa bu gibi sözler ve fikirler üzerine medeni cesaretimizi de ortaya koyarak tartışmalıyız. Görüşler tartışmaya açılmalı ama tartışırken soru(n)ları,önermeleri ve/veya fikirlerimizi önce karşımızdaki kişiye değil kendimize sormalıyız. Bu sayede biryerlere daha kolay varabilmemiz mümkün olmakla birlikte yenilikçi fikirlere daha açık hale gelebiliriz. Bir kere şunu asla unutmamalıyız. Fikirde çeşitlilik kişilikte yüceliğe giden yoldur ve biz fikirlerimizi çeşitlendirebildiğimiz derecede çevremiz tarafından anlaşılabilirliğimiz artar.Bu bağlamda zaten bütün çatışmaların nedeninin anlaşmazlık olduğunun şüphe götürmez olduğunu söylemek yerinde olmaz mı?

Fransız düşünür Bachelard'a çok teşekkür ediyorum çünkü beni düşünmeye sevkeden bir söz söylemiş kendisi ve umarım burada sorduğumuz sorularla ve aradığımız cevaplarıyla gerçeğe biraz daha yaklaşabilmişizdir.Fazla da retoriğe girmeden yazımı manidar olduğunu düşündüğüm, bir Mısırbilimci olan Gerald Massey'in muhteşem sözüyle bitirmek istiyorum.

    "Gerçeği otorite olarak kabul etmek yerine,Otoriteyi gerçek olarak kabul edenler için, Bu çok zor olmalı"
                                                      
                                                   Herkese iyi akşamlar diliyorum...

                                                                        U.E.

2 yorum:

  1. Bazen derinlemesine düşünürüm bende..
    Gerçekliğine iman ettiğim şeyleri..
    Yaradanı düşünürüm, yaradılanı..
    Ben aslında şimdi biraz dini yönüyle ele aldım ama vereceğim örnek belki "üzerinde ki düşünülmesi gereken" şeyle örtüşebilir.
    Düşündükçe içinden çıkılmaz hal alır bazen yaradan ve yaratma olgusu..
    sonra o an aklıma yüreğimden bir ses seslenir..
    Yorma kendini, bana bırak diye..
    Sonra hissederim, doğruluğu, huzuru..
    Aslında benim gerçek olduğuna kanaat getirdiğim şey gönül huzurudur..

    YanıtlaSil